top of page

Kırmızı Çoraplı Çellist ve 39. Festival

Bir zamanlar “Eski Türkiye”de, Uluslararası Ankara Müzik Festivali, başkentte düzenlenen en önemli müzik etkinliğiydi. Dünya, bugünkü dünya değildi. Sovyetler Birliği dağılmamıştı, sanat ve sporu önemli bir propaganda aracı olarak kullanıyordu.  Türkiye’nin “Doğu Bloku” olarak nitelendirilen ülkelerle karşılıklı kültür anlaşmaları vardı. Başta Sovyetler Birliği olmak üzere, Doğu Avrupa ülkelerinden Ankara Festivali’ne ünlü müzisyenler, orkestralar, bale toplulukları gelirdi. Bunlara Batı Bloku’ndan gelenler de eklenince ortaya çok zengin bir yelpaze çıkardı. Öyle ki Nisan ayı boyunca hemen her gün en az bir etkinlik olurdu Festivalde. En az bir etkinlik dememin nedeni, bazı günler değişik iki salonda iki konser birden yer aldığı olurdu.

Şimdi “Yeni Türkiye”deyiz, Festival de bu koşullara ayak uydurmaya, bir aile vakfının baba mirası etkinliğini sürdürmeye çalışıyor. Bu yılki Festivalde toplamda 13 etkinlik var. Hepimizin bağışları, bazı iş insanları ve rahmetli Mehmet Başman’ın “cepten” katkılarıyla genişletilip yenilenen, bağışçıların adlarının koltuklara verildiği  MEB Şura Salonu’nda sadece bir gösteri yer alıyor. Açılış üç yıldır, inşaatı 30 yıl süren CSO Ada Ankara İşletmeleri Binasındaki 2023 kişilik ana salonda yapılıyor. Doğaldır ki, bu işletmenin koşullarıyla… Sahnede ne bir SCAMV flaması var, ne de üzerinde vakıf amblemi bulunan kürsü… Açılış konuşması kuru mikrofon önünde yapılıyor. 13 etkinliğin 9’u Ada İşletmeleri’nin Ana, Tarihî ve Mavi Salonlarında…


ANKARA FESTİVAL ORKESTRASI

Açılış konseri 4 Nisan 2025 Cuma akşamı CSO Ana Salon’da verildi. SCAMV Başkanı Ali Başman, her yılkine benzer bir konuşmayı elindeki kağıttan okudu. Oldum olası, açılış ve kapanışların bir orkestra tarafından yapılması Festivalin ilkesidir. Bu yıl, Ankara Festival Orkestrası, Vakfın Danışma Kurulu üyelerinden şef Orhun Orhon tarafından toparlandı. 46 kişilik orkestranın çekirdeğini Orkestra Akademik Başkent ile Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın gençleri oluşturuyordu. Bilkent ve Hacettepe’den katılanlar vardı,  İzmir, Eskişehir, Çanakkale’deki konservatuvarlardan, KKTC Senfoni’den gelenler de. Sahneye şöyle bir göz atınca Orhun’un, daha önce çeşitli gençlik orkestralarında çalıştığı, dönemin neredeyse çocukları bugünün yetişkin genç müzisyenlerini bir araya getirdiğini gördüm, hoşuma gitti doğrusu.


KIRMIZI ÇORAPLI ENERJİK BENEDİCT

Konsere solist olarak, Avrupa’da çello müziğinin lokomotifi durumundaki Alman ekolünün önemli temsilcilerinden Benedict Kloeckner (d. 1989) seçilmişti. İsabetli bir seçim, çünkü Kloeckner, gerçekten enerjisi, yorum gücü ve elindeki "Ex Maurice Gendron" kod adlı 1680 Francesco Ruggeri yapımı enstrümanın hakkını vermesiyle dikkati çeken bir sanatçı. Önümüzdeki Eylül ayından itibaren Paris’te Ecole Normale’de ders vermeye de başlıyor.


Sahnede yerine yerleştiğinde, koyu renk elbisesinin altına kırmızı çorap giymiş olduğunu gördük Kloeckner’in. Ceketinde de kırmızı mendil kullanmıştı. Çeşitli toplumların kadim kültürlerinden bu yana kırmızı, gücün, heyecanın, liderliğin, aşkın simgesidir. Nitekim Kloeckner, Dimitri Şostakoviç’in (1906-1975) 1. Çello Konçertosu’nu, kırmızının simgelediği tüm kavramlara uygun biçimde seslendirdi.


MÜZİKAL İMZASINI ATTIĞI KONÇERTO

Şostakoviç’in yapıtları değişik bir bakış açısıyla temelde ikiye ayrılabilir. Birinci bölümde Stalin dönemi Sovyet yönetiminin isteklerine uygun biçimde besteledikleri bulunurken, ikinci bölümde kendisi severek besteledikleri… Severek, kendini yansıtarak bestelediği yapıtların çoğunda da müzikal imzasını kullanmıştır. Yani, Re, Mi bemol, Do, Si notalarını temsil eden DSCH mührünü vurmuştur.

Şostakoviç’in 1. Viyolonsel Konçertosu’nun giriş bölümü de tümüyle bu imzayı ve üzerine yaptığı çeşitlemeleri kapsar. Dört bölümlük yapıtta sadece birinci ve ikinci bölümler arasında duraklama vardır, diğer üç bölüm kesintisiz birbirine bağlı olarak çalınır. Besteci yapıtı, döneminin usta çellisti Msitislav Rostropoviç’e adamış, o da ilk seslendirmeyi Yevgeni Mravinski yönetimindeki Leningrad Filarmoni Orkestrası eşliğinde, 4 Ekim 1959’da yapmıştır. İkinci Dünya Savaşı’nda yaşananların da başta acı ve hüzün olmak üzere yansıtıldığı yapıtta, Şostakoviç Rus halk müziğinden de etkilendiği bazı temaları kullanmıştır. Ne üçlü ama… Rostropoviç aynı zamanda Şostakoviç’in öğrencisiydi, şef Mravinski de çok yakın arkadaşı…


Benedict Kloeckner, yapıtı müthiş bir enerjiyle seslendirdi. Öyle büyük bir alkış aldı ki, dönüp dinleyiciYi İtalyan çellist ve besteci Giovanni Solima’nın (D. 1962) bir parçasıyla ödüllendirdi.  Çellist,  tıpkı ilk çaldığı konçerto gibi  “vahşi” tanıların da yer aldığını söylediği  bu çağdaş ve zor parçayı, gerek yay tekniği, gerekse pozisyonlardaki becerisiyle seslendirirken, parçayı aynı zamanda bir gösteriye dönüştürdü. Zaten şimdiki genç dinleyici bu tür seslendirmeleri bayılıyor, alkış, ıslıklar, çığlıklar gırla gidince kulise dönen çellist bir daha salona dönerek bu kez kendi ülkesinden bir besteci seslendireceğini belirterek Rostropovich’in “bir senfoni gibi” diye nitelendirdiği J. Sebastian Bach ( 1685-1750) 6. Süitten bir bölüm çalarak alkışlar arasında kulise döndü.


PLAK GİBİ ÇALINDI

Konserin ikinci yapıtı, Joseph Haydn’ın (1732–1809) 106 senfonisinden 101’ncisi olan, tüm dünyada “Saat” olarak tanınan senfonisiydi. Yapıta bu adın verilmesinin nedeni ikinci bölümde yaylılarla iki fagotun serimlediği ritmik yapının tıpkı bir saatin çalışması gibi duyulmasıdır. Haydn’ın Londra’ya ikinci gidişi için bestelediği bu yapıtı şef Orhun Orhon belleğine almıştı ve nota kullanmadan, ayakta konuşlandırdığı orkestrayı yönetti. Doğaldır ki, viyolonsel grubu ile timpanist oturuyordu.


Hem çalanların, hem de şefin büyük keyif aldıkları yüzlerinden okunuyordu. Eğlenerek çaldılar ve âdeta stüdyoda bir plak kaydı yaptılar. Hem Orhun Orhon’u, hem de çalgıcı gençlerimizi kutluyorum.


VE YAKINMALAR

Konserle ilgili iki yaprak, yani dört sayfalık bir el programı hazırlanmıştı SCAMV tarafından. Ortadan katlanmış A4 ebadındaki el programının 1. Sayfası kapak, ikinci sayfasında yapıtlar ve orkestra üyelerine yer verilmişti. Üçüncü sayfada solist ve şefle ilgili kısa bilgi yer alıyordu, en arkada ise 39. Festivalin genel programı.

Bestecilerle ve yapıtlarla ilgili bilgi vermeye gerek görülmemişti! Bestecilerin ikinci sayfada adları yanında doğum ölüm tarihleri bile konulmamıştı. Pek çok dost gelip şikayetçi oldu. Değerli dostumuz Sinemis Sun, “Rahmetli Muammer Hoca ne kızardı bestecinin yok sayılmasına” diye anımsattı. Ben de “Eee, demek ki Yeni Türkiye’de böyle” demek zorunda kaldım.


10. Cumhurbaşkanımız Sezer’e büyük tezahürat

Açılış töreninin başlamasını beklerken dinleyici kapısı tarafından bir hareketlenme oldu ve alkışlar duyulmaya başlandı. Ardından alkış tüm salonu sararak büyük bir tezahürata dönüştü. 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer mutadı olduğu üzere açılışı onurlandırıyordu.

Ana salonun dik basamaklarından öne doğru inerken sıra başlarında kendisine saygı sunanlarla selamlaşıyor, el sıkışıyor ve diğer bölümlere doğru da mütevazi el hareketleriyle teşekkür ediyordu.

Geçen yılki açılışta doğrudan sahneden gelmişti Sezer. Bu kez niye yukardan geldi diye düşünürken yanıtı hemen buldum. Yağmurdan… Açılış saatlerinde Ankara’da yoğun bir yağış vardı ve pek çok yeri sel almıştı. Herhalde Sezer’i getiren otomobil de en uygun kapıya yanaştı ve o da salona yukardan giriş yapmak durumunda kaldı.Böylece aşağı inerken tüm salon kendisine duyduğu sevgiyi ifade etmiş oldu.


DAM AKIYOR, PLAKALAR OKUNMUYOR!

Yağmur demişken, Ada Ankara binasının cam fuaye tavanlarından her kata su aktığını belirtmeden geçmeyelim. Alttaki kafeteryanın bulunduğu bölüm dahil, kovalarla önlem alınmış, eksi 1 ve 0 katlarında paspaslarla akan sular alınmaya çalışılıyordu.

Eski bir anım aklıma geldi. Yıllar önce, her festival programına bir genç yıldız alarak tanınmasına destek olmak gibi bir ilke uyguluyorduk.* Günümüzde olgun bir uluslararası piyanist olan Özgür Aydın’ın, Şura salonundaki resitalinde, aynı açılışta olduğu gibi şiddetli bir yağmur başlamıştı. Üstelik gök gürlemeleri, yağmurun şakırtısı salona kadar geliyor, Özgür de istifini bozmadan çalıyordu. Birden tam arkasına yukardan tıp, tıp sular damlamaya başladı ve giderek şiddetini arttırdı. Bir görevli getirip tam aktığı bir yere kova yerleştirmek zorunda kaldı. Özgür de bu koşullarda seslendirdiği yapıtı tamamlamıştı. Şura’nın yenilenmesi girişimine bu olayın büyük etkisi olmuştu!

Kültür ve Turizm Bakanlığı Döner Sermaye Genel Müdürlüğü CSO Ada İşletmeleri gerekli önlemleri aldırıp, bakımları, onarımları yaptırdır umarız. Bu arada otoparka girişteki sistemin gene bozuk olduğunu, plakaları doğru okumadığını da hatırlatalım.

ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN

5 Nisan 2025, Ankara


*Okurlara ve dostlara bilgi için: SCAMV, yönetim kurulunun kararıyla bir yeni yapılanmaya gitti . Festival Danışma Kurulu'nu kaldırıp, genel Danışma Kurulu'nu bazı yeni üyeler de alarak genişletti..  Festivalle ilgili kararları , Yönetim Kurulu ile birlikte toplanan bu  Danışma Kurulu almakta, seçimleri yapmakta ve  Genel Sekreterlik eliyle uygulanmasını izlemektedir. Danışma Kurulu şu kişilerden oluşmaktadır:  

VAKIF  YÖNETİM KURULU

Ali BAŞMAN         (Başkan) 

Murat BAŞMAN    (Başkan Yrd.)

İzzet NAZLIAKA

Mustafa BİLGEHAN

İskender OKYAY

Cevza BAŞMAN

VAKIF DANIŞMA KURULU 

Gürer AYKAL           (Başkan) 

Rengim GÖKMEN   (Başkan Vekili)

İdil BİRET                 (Vakıf Onursal Üye)

Gülsin ONAY

İlhan USMANBAŞ ( Vefat)

Koral ÇALGAN

Özer SEZGİN

Erdoğan DAVRAN

Cem MANSUR

Fazlı Orhun ORHON


Comments


bottom of page